
aslında sıkıntı yaratmaması gerekir. bizler her gün öğrenen bir öğrenci gibi hayatı okumaya devam ediyoruz. öğreniyoruz, öğrendikçe değişiyoruz, değiştikçe daha çok öğreniyoruz...
sorun varsa ortada veya aymışsak yepyeni bir olaya,
düşünür dururuz hemen, sorgulayıveririz...
sonra yepyeni doğrular buluruz kendimize, yontarız yontarız. sonra bizim olur mu, ona bakarız. Eğer bizim olmuşsa artık eski yargımıza kızarız. Kendimiz dışında bir dünya kurarız... Sonra o dünyayı da...
böyle işte. günlerce yepyeni dünyalar tanırız, kendi dünyamızı ilk anlattığımız kişi ile son anlattığımız kişi karşılaşsa günün birinde bir yerlerde, elmanın çöpü ile güneşin doğuşu arasındaki ilişkiye benzer dünyalarımız... Bir o kadar nerden yazdığımızı bilmediğimiz, bir o kadar uzak...
bu süre zarfında sen cümlenin bütün öğeleri oluverirsin. bir cümlenin öznesi iken, birden o cümlenin noktası olmak da yine senin en büyük yetene(ksizli)ğindir.
dünyaların renklerini yansıtabilirsen, o zaman dünyan da renklerin...
ha! bir de durup dururken kendinden vazgeçersin ya, işte o zaman hepten boku yemişsindir...