26 Ekim 2010 Salı

kişileri yazmak isteği...

bugün metroda karşımda oturan kadınla ilgili gözlemlerimi yazdım...

belki de yazdıklarım o kadına ait değildi hiçbir şekilde...

kişilere hikayeler yüklüyorum belki da, ama bunu işkembeden değil daha çok gözlemlerim üzerimden yapıyorum...

gözlem yapmayı seviyorum ve bunları da hikayelere dökmeye başladım...

belki keyif verir okumak!

http://goz-leme.blogspot.com/

24 Ekim 2010 Pazar

bunu nasıl açıklar ki bir insan...

düşüncelere dalıyorum ben hep böyle başkaları adına!

diyorum ki: ulan bunu nasıl açıklayabilir ki bir insan?

sonra bakıyorum: o insan açıklama gereği bile duymuyor ki, kapıyı çekip çıkabiliyor.

demek ki başka türlü bir şeyler dönüyor, anlamıyorum...

benim değer dediğim yanımın son kullanma tarihi geçmiş, insan insan diye dolananlar da saçma bulmaya başlamış dediklerini...

kimse kimseyi sallamaz olmuş, acımasızlık değil adları ama bambaşka bir şey olmuşlar...

yalan bolmuş, ihanet bol...

aldatmaksa, gerçekten sevip, diğerini ayrı bir yere koymak olmuş!

21 Ekim 2010 Perşembe

eksik bir şey mi var hayatımda?

Bu şarkıyı çok söylüyorum bugünlerde, ama az dinliyorum...

Ama soruyorum kendime hep: " Eksik bi'şey mi var hayatımda?!"

Kafamı karıştıran bir şeyler var, bunlar fazlalık mesela.

Eee, bir de eksiklik var! Onun ne olduğunu bilmiyorum ve o şeyi/kişiyi bulmak istiyorum! Eksikliği tamamlamak ve artık son noktayı koymak istiyorum huzursuzluğuma...

Belki çok erken, daha o eksikliği yaşayacağım zaman vardır... Belki de o eksiklik hiçbir zaman anlamlandıramayacağım bir şeydir, ne dersin?

Mevlana geliyor aklıma hep bunu düşünürken, o eksik bir şeyini tanımladı ve adına Şems dedi. O zaman Mevlana oldu.

Hamit Levent olmak için benimde ihtiyacım var mı o eksiği tamamlamaya?

Düşünüyorum, öyleyse...

8 Ekim 2010 Cuma

veda etmek iki seneye...

Dolu dolu iki yıl geçirdiğim, başka bir deyişle hayatımın %10'da biri ama en anlamlı %10'unu geçirdiğim şehrin otogarı beni bu sefer veda edecek bir adam olarak karşıladı...

Sanki ben gitmeye niyetlendikten sonra burası da durulmuş, sevgilisini kayben kadın gibi...

Sanki artık buranın güneşi ısıtmaz olmuş...

Ne kadar sevmesem de, canımı hep yaktın... Canımın yanması seni anlamlı kılıyor ey şehir!

Biliyorum bir gün yine bir şekilde karşılaşacağız... Sendeki güzel insanları kirletme, kirlenmelerine izin verme...

Bir gün yeniden karşılaşırsak...

Cümleler bitmemeli seninle!