21 Mart 2013 Perşembe

bir kararı istemek...

hayatta arada kaldığımız bir çok durumda, seçeriz...

seçmek karar vermek midir? yoksa birini seçmek zorunda olduğumuzdan mı seçeriz?

bir çok şey düşünürüz... ama içlerinden biri, öyle bir yerimizden yakalar ki bizi; onun durduğu yeri seçeriz.

bir ormanda bir sürü şey varken... çok susamışsak, sadece suyu seçeriz... canımız meyve çekiyorsa, sadece bir dal...

benim bu aralar en çok düşündüğüm şey de bu...

aklımızın günlük hayata yansımasının etkisinden kurtulmak mümkün mü acaba?

uzun vadede hesaplar yapan aklım, günlük hayattaki "kaçırıyorsun!" dediği aklıma söz dinletmeye çalışıyor. kim kimi kandırıyor? kim kime maval okuyor? kim kime... bilmiyorum!

küçük bir dalı seçip, bir ormanı kaybetmek mi? yoksa zaten orman sandığımız şey, dünyanın yanında bir dal misali mi...

bilsem, bilmediğim kadarıyla ne yapacağımı bile bilmem...

mevzular böyle, bir ışıktan öte bir karanlık işaretim olsun...

8 Mart 2013 Cuma

çığlık...

oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo!

aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!

eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!

diye bağırmalarım var.

keyiften de olabilir, sıkışıp kalmışlıktan da...

kendime dönüşlerim pek hayra alamet olmasa da, ışığın ancak kendini aydınlatması; ayın ancak kendini ısıtması kadar anlamı da var.

kırmızının alımı, ışığın verimi, benim özdüşünümlerim...

sessiz, sakin, bir o kadar karmaşık çığlıklarım; keyifden de olabilir, sıkışıp kalmışlıktan da...