Bu denize ne zaman yüzümü dönsem beni hep ayakta karşılıyor. Buyur ediyor yanına… dinliyor beni sonuna kadar, cevap da veriyor bazen, ben susuyorum!
Ne kadar soğuk olsa da hava, o sana hep sıcak davranıyor, sana senden daha yakın olabiliyor. İhtiyacın olduğunda ister Karadeniz olsun, ister Marmara tutuyor ellerinden götürüyor seni Ege sahillerine… Akdenizin tuzlu suları tatlı oluveriyor. Karadeniz beyaz oluyor, Marmara temiz…
Yağmur damlaları sanki düşmüyorlar denize, deniz de giyiyor yağmurluğunu… Deniz hepimizden çok seviyor yağmuru, ama o da hasta etmesinden korkuyor!
Bazen düşünüyorum denizleri çok sevsek de, denizler derya değil… Her yerde yok denizler…
Can ciğer bir arkadaşım bir şairin iki dizesinden bahsetti bana… diyor ki şair: “İstanbul’da insanlar yüzlerini denize dönerler, denizle konuşurlar… Ama Ankara’da bu böyle değildir. Ankara’da deniz olmadığı için, insanlar yüzlerini birbirlerine dönerler… “ Çok da doğru söylüyor… Deniz o kadar canlı ki o kadar “can” ki, bazen insanları unutturabiliyor bize. Bu bazen iyi olsa da, çoğu zaman bizi kapatan bir anahtar.
Deniz hoşsun, güzelsin… Ama benden çoğu zaman gidersin… İnsanlar hep bir yerde, yüzüme dönüp mutlaka bakarlar… Hayduta benzettikleri için olsa da bakarlar… Bunu kaybetmek, kendini kaybetmek gibi…
O yüzden deniz, motorun durduğu gibi dur yanıbaşımda ama bastırma beni kendinle…
17.16 / 25 Kasım Üsküdar – Kabataş Vapur
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder