31 Ekim 2011 Pazartesi

gece sarsılmaları.

bir kaç hayat birlikte yaşıyorum.

biri benim hayatım, diğerleri beni yaşamak isteyenlerin.

benimle birlikte başka başka hayatlarda var olan, başka hayatlar.

çok karışıyor kafam, ilginçlikler silsilesinin son halkası hep uyandırıyor; bir halka gibi sallayarak.

hayatımın dönüm noktalarından birindeymişim gibi, sessizce..

korkmuyorum, ama çok tedirginim..

başaramayacağımdan, olmayacağından...

neyse..

rahatlıyorum yavaş, yavaş..

20 Eylül 2011 Salı

rüya/gerçek..

hayatımın yeniden en çıkılmaz noktasındasın...

anlatamıyor muyum, bilemiyorum! anlamıyor muyum? onu da bilemiyorum.

senin benim düğüm noktan oluşunu, seni ararken hep kendimi buluşumu, benim için bulunmaz hint kumaşı oluşunu anlatamıyorum..

senin "en"lerini, "değerli" kavramını, aşklarını, hayatının organizasyonu da anlayamıyorum..

en olmaz adamlara aşık olmanı, onlara lanetler yağdırırken yorumlamaktan yoruluyorum.

senin aşklarını, benim kaybedişlerim karşılıyor.

ne güzeldi, uzaktın bu kadar... etkin en azdı, saklıyordum seni bir yerlerde..

neden geldin yine?

bir şeyleri düzeltmeye çalışmak, verdiğin değerdendir bilirim; peki sen şu kalbimin neler çektiğini, daraldığını, nefessiz kaldığını bilir misin?

benim en büyük hayalimsin, ama ben senin masalının kavalcısı değilim.. ben senin masalının "iyi" karakterini oynamak istemiyorum.

senin masalının bu şekilde olmasını istemediğim gibi, küçük prens olmasını da istemiyorum.

madem masallarımız aynı, karakterlerimiz çakışıyor...

ne yapalım? söyle...

söyle de yapalım.

bugün deniz kocamandı, sen deniz.. her geçtiğimde denizden, senden bir o kadar geçemiyorum.. olmasın böyle, nolur olmasın böyle...

9 Haziran 2011 Perşembe

doğru!

sen doğrusun!
dediklerin doğru!
öğrendiklerin senin doğruların!

o da doğru!
onun dedikleri de doğru!
öğrendikleri... onlar da doğru!

"ben" de doğruyum!
söylediklerim doğru! hele şu an hepinizden daha çok, hiçbirinizden daha çok!
öğrendiklerim de doğru!

"sen" - "ben" - "o"...

Hem kalmalıyız tırnak içinde, hem de çıkmalıyız gökyüzüne...

bırakmalı artık tartışmayı, herkesi olduğu gibi kabul etmeli...

"bütün ünlü düşünürlerin dediği, şimdi de benim diyeceğim gibi..."

20 Mart 2011 Pazar

"güzel"

benim için güzel olan hislerin en belirgin özelliği, kolay kolay anlatılamamaları olsa gerek...

belki bir gün sen anlarsın, olamaz mı?

6 Mart 2011 Pazar

dünyanın en çözümsüzü: "kendi"

hayatın bir şarkıdaki nakaratlar gibi tekrar etmesi kadar, nakaratın kafiyesinin de önemli olduğunu düşünmeye başlamak gibi bir derdim yoktu biraz önce.

şarkının nakaratının kafiyesi, dile yatkınlığı ve kendini her seferinde tekrar keşfettirme özelliğinin öneminden bahsediyorum aslında.

insan, bir şarkı olabilseydi keşke.. hayatının her anında şarkıya eşlik eder gibi, "ona" da eşlik edinilse...

şarkıların olduğu gibi insanların da ne zaman "nakarat" bölümünde, ne zaman giriş bölümünde, ne zaman "es" bölümünde, ne zaman son dörtlüğünde olduğunu bilsek...

şarkıların da zaman zaman anlamsız, ama olmaktan zevk aldığımız yerlere bizi sürüklediği gerçeğini yaşıyorum kendi içimde de, ama insanların bu "anlamsız", "çözümsüz" ve gerçek dışı çözümsüzlüklerinden zevk aldığımız bir yerlere dokunamadığından eminim.

"insanların" dediğimiz şey, senin de..

"senin" dediğim şey, aslında "benim" de...

"en çözümsüzlüğümü sevmiyorum" demek mi?"

galiba, öyle!

2 Mart 2011 Çarşamba

belki...

"bir bilet almışımdır, senin yanına gelmişimdir...

sonra bir bira açıp, denize karşı küfür etmişizdir..."

bir sürü ihtimal var...

evet, o filmi izlemiş olabilirim, üzerine o şarkıyı da dinlemiş olabilirim...

çok ince bir nokta olduğunu düşünmekteyim, "el-clasico" olmak ile romantik olmayı...

bir çiçek almışsındır ve vermişsindir sevgiliye, bir de "çiçek" almışsındır...

hayatta bir çok şeyi tüketiyoruz ya hani, özellikle de güzel olanları...

bunları da tüketmeyelim, önemsiz hale getirmeyelim.

belkilerimiz varsa, hiç böyle etmeyelim!

17 Ocak 2011 Pazartesi

Firarperest!

Elif Şafak'ın son kitabı Firarperest'i bitirmek üzereyim.

Öncelikle kitap beni çok şaşırttı. Bu şaşırma hem olumlu, hem olumsuz.

1.si Elif Şafak'ı hiç olmadığı kadar açık sözlü gördüm, özellikle kendine dair. Gerçekten diğer kitaplarından çok daha samimi bir dil, belki de deneme yazıyor olduğundandır.

2.si Kadın olmak üzerine, Kadın Yazar olmak üzerine ve birlikte yaşamak üzerine yazıyor olması ayrı bir keyif verdi.

3.sü Kitabın bazı yerlerinde genç/gençlik üzerine de bir şeyler karalaması ilgimi çekti diye bilirim.

Olumsuz gelen iki nokta var kitapta.

Birincisi o kadar olmasa da, ikincisi konusunda biraz daha fazla...

Birincisi Elif Şafak'ın dumur eden kitaplarından sonra bu kitabı çok hafif geldi bana.

İkincisi ise Elif Şafak'ın eleştirel bakış açısının tek yönlü oluşu.

Belki ben de öyleyim, ama okuyunca çok daha net görebiliyorum. ( Anaaaa! Bu cümle sanki kitaptan fırladı!)

Neyse...

Ellerine sağlık Elif Şafak, ama deneme türü pek gitmiyor sana...

Böyle on beş yılda bir yaz hep...

Yeni romanını bekliyorum, "aşk" ile...